Şimdi de son durağımız tarihi Arbat caddesi! Girdiğimiz gibi bize İstanbul’da ki Taksim – İstiklal caddesini andırıyor. 2 adet Arbat caddesi bulunuyor, biri Eski Arbat yani yaya trafiğine açık olan, diğeri ise Yeni Arbat araç trafiğine açık olan cadde. Eski Arbat caddesi 15. yüzyıldan beri var olan, Moskova’nın en eski caddelerinden biri olarak geçiyor. Tarihte 18. yy Rus soyluları Moskova’nın en prestijli yeri olarak Arbat’ı gösteriyorlarmış. Napolyon’un 1812’de Moskova’yı işgaliyle çıkartılan büyük yangınla tahrip olan Arbat Caddesi yeniden inşa edilmiş ve 19. ve 20. yüzyılın başlarında soylular, sanatçılar ve akademisyenlerin yaşadığı popüler bir yer haline gelmiş. Burda Alexander Pushkin ile caddenin bir başka meşhur sakini yazar Andrey Bely’nin de evi bulunuyor. Bely çoğu romanında Arbat’ı tasvir edermiş. Bizde bu tarih kokan caddeyi gezerken Bely’nin kitabını okumalıyız diye düşünmeden edemiyoruz. Böyle mekanların tarihi kokusu, yaşanmışlığı her zaman beni cezbetmiştir. Düşünsenize dönem yazarlarının yaşadığı evlerden, geçtiği sokaklardan geçiyorsunuz. Kimbilir nasıl zamanlardı; o dönemin imkanları, insan ilişkileri, kıyafetleri, herhalde zaman makinası icat edilseydi, ilk dönen ben olmak isterdim. Neden acaba bu içimizde ki geçmişe dönme isteği? Bu zaman mı kıymetsizleşti yoksa biz mi bu zamanı kirlettik?
20. yüzyılın başlarına dönecek olursak artık Arbat’ta yeni apartmanlar inşa edilmiş ve meşhur butiklerle yoğun bir alışveriş caddesi haline gelmiş. Bolşevikler, 1917 Ekim devriminden sonra Arbat’da ki özel ve devlet mülklerine el koymuş yine de bu dönemde sokak sanatçıları sayesinde cadde ününü kaybetmemiş. Kırsal kesimden Moskova’ya toplu göçler başlayınca, konut üzerinde baskı oluşturduğundan 1920’ li yıllarda durum değişmiş. Ve sovyet döneminde bir çok ailenin bir arada yaşabildiği soğuk, gri, dev bloklardan oluşan apartmanlar inşa edilmiş. Arbat bölgesinde Sovyetler Birliği Komünist Partisi’nin üst düzey yetkililerini barındırmak için daha fazla hizmet vermeye başlamış. Bölgede birçok yıkımlar gerçekleşmiş ve bunlardan en önemlisi Godunov’un, yani çarlık döneminin önemli yapılarından St. Aziz Nicholas kilisesini de yıkmışlar. Artık yeni yapılan binalar da modern mimarinin bir formu olan Rus konstrüktivizm akımı görülmeye başlanmış. Bu yeni akımın en güzel örneği şu anda müze olarak görebileceğiniz Melkinov Evi’dir. Moskova’nın tarihi yapısı, mimari açıdan zenginliği, doğal güzelliği, çok kültürlü ve kozmopolit bir şehir olması, size şehri ayrıca sevdiriyor.